11 Mayıs 2015 Pazartesi

Ataşehir Barınağına Bahar Şenliğine Gittik

Bu hafta Ankara'ya gidecektik ancak babamın bel ağrıları yüzünden gidemedik. Umarım haftaya kadar daha iyi olur çünkü 4 günlük tatilimiz var :) Babamın bel ağrısına değinmemin nedeni, geçtiğimiz 23 Nisanda annem ve babam bensiz Ankara'ya gitmiş olmaları ve benden ilk defa ayrılmalarıdır. Allah'tan dayım bize geldi de 4 gün beraber kaldık. Artık ahım mı tuttu nedir, Ankara'da babamın ayağı bir kaymış, dediğine göre 2 ayağını da havada görmüş ve tüm yüküyle sol kalçasının üzerine düşmüş. Geçen yıllardan belinden epey çekmiş. Fıtık olmaya ramak kala iyi bir tedaviyle iyileşmiş. Ama bu düşme maalesef fıtığa meyilli kısmı fıtık etmiş, hatta yine babamın dediğine göre nur topu gibi nohut kadar fıtık oluşmuş :( Bizimkiler Ankara'da vur patlasın çal oynasındayken ben stres içinde, bir garip ruh haliyle kaldım burada. Dayım sağolsun beni avutmaya, rahat ettirmeye çalıştı. Bu 4 günü ayrıca başka bir başlıkla anlatacağım.

 
Gelelim bugünkü yazımızın konusuna;


Ataşehir Hayvan Barınağı her sene bahar şenliği düzenliyor. Biz de, hem eski "yuvamı" ziyaret etmek, hem de arkadaşlarımı görmek için etkinliğe katıldık. Barınağa vardığımızda bir garip hissettim. Çok da huzurlu değildim, kalbim küt küt atıyordu. Ne de olsa 2 kere sahiplenip tekrar buraya döndüm. Yeni aileme o kadar alışmışken ve onları herşeyden çok sevmişken, bir kusur mu işledim acaba, beni bırakacaklar mı düşünceleriyle içim bir yanardağ gibi dolup taşıyordu.



Barınak çok kalabalıktı. Orada geçirdiğim tüm süre boyunca benimle ilgilenen Barınak Gönüllülerini gördüm. Hem sevindim hem de eski hatıralar peydah oldu. Onlar da beni görünce çok sevindi. Çok değişmiştim tabii, kilo almıştım, büyümüştüm, tüylerim parlamış ve kabarmıştı ve Figen ablanın dediği gibi mis gibiydim. Beni öpüp koklarken "a-aah Çakıl çiş kokmuyorsun hiç" deyip gülmesi ve beni kucaklaması mutlu etmişti beni. Hakikaten benim eski halimi bilen tüm dostlarım şu anki halimi görünce çok şaşırdılar bir o kadar mutlu oldular.

İşte çok değerli barınak gönüllülerimiz;



Ve hep beraber bir anı


Fotoğraflardan göreceğiniz gibi epey ürkek duruyorum. Kulaklarım ve kuyruğum düştü, gözlerimde endişe hakim...
Barınağı gezerken güzel bir haber aldım. Kardeşimin de burada olduğunu öğrendim ama karşılaşamadık. Güzel haber ise onun da güzel bir yuvaya sahip olmuş olması. Dilerim benim kadar mutludur o da. Senem abla bize fotoğraflarını verdi. İşte kardeşim Karadayı. Renk olarak benim zıttım, ama nasıl da benziyor bana :))) Sevgili kardeşim, yeni sahiplerinle mutlu ve huzurlu ol...



Barınağı ve etkinlik alanını hızlıca gezdik. Ne kadar çok hayvansever varmış meğer. O kadar kalabalıktı ki, çok hoşuma gitti bu kadar duyarlı insanın var olduğunu görünce. Umarım bu sayı hergün artar ve bizlerin, arkadaşlarımın şansı artar.






Barınakta çok kalmadık. Benim stresli halimi gören sahiplerim beni sürekli telkin etmeye çalışıyor ve okşayıp seviyorlardı.  Etkinlik akşam altıya kadar sürdü. Biz sanırım öğlen 1 gibi gittik barınağa ve yarım saat sonra oradan ayrıldık.



Ailem barınak gönüllüleriyle konuşurken çok üzücü şeyler öğrendiler. Hani bazen çocukluğunuza ya da geçmişinize ait hatırlayamadığınız anıları ya da gerçekleri yıllar sonra öğrenirsiniz ya, işte tam öyle oldu. Barınağa gelişimden, geçirdiğim hastalıklara kadar neler gelmiş başıma neler. "Ne ölümlerden döndü" diyorlardı, biz de geçtiğimiz kış aylarındaki üşütmemden bahsediyorlar zannetmiştik....



Bir kere barınağa yaralı gelmişim. 3 aylıkken bulmuşlar beni ve bir bacağım kırıkmış. Artık araba mı çarptı yoksa başka birşeyden dolayı mı bilmiyorum. Bacağım tedavi edildikten sonra kanlı ishale yakalanmışım. Biliyorsunuz çok tehlikeli bir hastalıktır ve ölümcüldür. Büyük çabalar sonunda iyileşmişim. Derken üstüne, biz hayvanların bebeklik dönemindeki en tehlikeli ve ölüm oranı yüksek hastalığı olan gençlik hastalığına kapılmışım. Uzun uğraşlar sonunda tedaviye cevap vermemişim ve artık iyice zayıflayıp bir deri bir kemik kalmışım. Senem abla dün bunları anlatırken o günlerin etkisinden hala kurtulamadığı belliydi. Keşke ölse de bu ızdırabı daha fazla çekmese diyorlarmış artık, o kadar kötü durumdaymışım. Sonra bir gün ne olduysa zor bela ayağa kalkmışım. Beni o halde, güçsüz, zayıflamış ama ayakta gördüklerinde umutlanmışlar. Hakikaten hastalığı yenmişim. Her geçen gün daha da güçlenerek kilo almaya başlamışım. Gençlik hastalığına kapılan köpekleri ayrı ve kapalı yerlere koyuyorlar. Oradan çıkarmışlar, arkadaşlarımın yanına koymuşlar. O kadar zayıf düşünce tabii, diğer köpeklerden de sürekli dayak yemişim. Ve bildiğiniz 2 kere sahiplenme ve geri gelme maceralarını yaşamıştım. Geçtiğimiz kış da çok ciddi üst solunum enfeksiyonu geçirerek ciğerlerimin bir kısmını kaybetmiştim. Ve nihayet yeni sahiplerimle tanışıp sıcak yuvama gittim.

Tüm bu süreci bilen barınak gönüllüleri benim yeni halimi görünce o yüzden çok şaşırıp çok mutlu oldular. Hepsi o kadar sevgi dolu bana sarılıp bol bol okşayıp öptüler ki. Nihayet bunca olumsuzluğun üzerine, ölümlerin kıyısından döndükten sonra, bunca mücadelenin sonunda mutlu ve sevgi dolu bir yuvada olduğumu görünce gözleri yaşardı mutluluktan. İyi ki varlar, iyi ki vazgeçmediler benden, iyi ki savaşıyorlar tüm arkadaşlarım için. Siz hep kalbimde olacaksınız...
 
Sokaktan barınağa geldiğim gün, henüz bir adım yok...
 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder